O Bir Doğum Fotoğrafçısı ‘Alev Durmuşoğlu’

“Hiçbir şey için geç değil!” Üniversiteyi kazanamamış, bir şekilde istediği mesleği yapamamış insanların ümitsizliğe kapılmak yerine, “sıfırdan” başlamayı göze almalarını ve kendilerini mutlu edecek işi yapana dek peşini bırakmamalarını tavsiye ediyorum.

Martı dergisi için yaptığım röportajdan özet, devamı Martı Dergisi Nisan sayısında:)

Yaptığınız işi kısaca tanımlar mısınız?

Doğum Fotoğrafçısıyım. Bir bebeğin doğduğu günü belgeliyorum. Doğum öncesi bekleyiş süreci, doğum anı, ilk muayenesi, ilk banyosu, annesi ve babasıyla ilk tanıştığı an…

Kendinizi tanıtırken veya sizi tanıtırken “ne” dendiğinizde hoşunuza gidiyor?

Tabii ki mesleğim söylendiğinde, “Doğum Fotoğrafçısı Alev Durmuşoğlu”.

Şu an yaptığınız iş dâhilinde bir gün içerisinde neler yaparsınız? Sizin yaptığınız işi yapan birisinin günü nasıl geçer?

İşte bu hiç belli değildir. Bugün fotoğraf düzenlemeyi planlamış olabilirim ancak gelebilecek bir telefonla aniden doğuma da koşabilirim. Doğumdaysam o günüm zaten hastanede geçer. Değilsem, bilgisayar başında, önceki doğumların fotoğraflarını düzenliyor olurum. Ya da albüm, poster hazırlıyor olabilirim.

Bugün fotoğraf düzenlemeyeyim, yarın yaparım deme lüksüm her zaman var. Ancak “yarın” olduğunda doğuma gitme olasılığım da olabileceğinden hiçbir zaman evdeki hesaplar çarşıya uymaz.

İş hayatınıza başlangıcınızı, geçtiğiniz süreçleri anlatır mısınız?

Aslında çok karışık. Çok küçük yaşta çalışmaya başladım. Önceleri okuldan arta kalan zamanları değerlendiriyordum. Daha sonra maddi anlamda ihtiyaç artınca, liseyi bırakıp çalışmaya başladım. Bir pazarlama firmasında telefonlara bakmak, oto alım-satım işlemleri yapan bir işyerinde ofis içi ve ofis dışı (ruhsat plaka işlemleri vs) çalışmak, bir parti evinde mutfağa yardımcı olmak, palyaçoluk, kitap satışı, sonrasında farklı firmalarda halkla ilişkiler ve reklam departmanlarında çeşitli görevler… Derken bir gün gazetede mezun olduğun üniversitenin iş ilanını gördüm. Yönetici asistanı arıyorlardı. O güne dek adını bile duymamıştım üniversitenin. Zaten başvurudan 3 ay sonra aranıp işe çağrılınca öğrendim ki, henüz kurulum aşamasındaymış.

Üniversitede dekan asistanı olarak işe başladım. Tanıtım faaliyetleri, ilk öğrencilerin işlemleri, kurulum çalışmaları derken neredeyse görev almadığım birim kalmadı. İlk açılacağı sene üniversitenin sloganı “Hayatınızı Değiştiren Üniversite” olarak belirlenmişti. Gerçekten benim de hayatımı değiştirdi. 7 sene süren dışarıdan liseyi bitirme çalışmalarım nihayet üniversitedeki 5. çalışma yılımda sonuçlandı ve lise diplomamı alarak üniversite sınavına girdim.

Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı bölümünü burslu kazanarak okumaya başladım. Bahçeşehir Üniversitesinde öğrencilik yıllarım da dahil olmak üzere 10 sene çalıştım. Bunun son 5 senesini öğrencilikle birlikte sürdürdüm.

Üniversitede öğrenciyken (ve bir yandan da okul gazetesinde çalışıyorken) fotoğraf hocama doğum fotoğrafları çekmek istediğimi söyledim. Sanırım hocamın gözlerindeki ışıltıyı görmesem, beni desteklediğini ifade eden sözlerini duymasam bu kadar cesaretle bu işe girişemezdim. Ve işte 7 senedir bu mesleği yapıyorum.

Mesleğinizi yaparken örnek aldığınız kimler var?

En çok babamı örnek alıyorum. Çok çalışkan, azimli biriydi. İşini çok seviyordu ve işine duyduğu heyecanını daima taze tutmayı başarıyordu. Sanırım ben de heyecanı taze tutma konusunda ona çekmişim. Motivasyonumun düşük olduğu zamanlarda, hiçbir şey yapamıyorsam, çalışma masamın yerini değiştiriyorum, yeni kırtasiye malzemeleri alıyorum vs, bunlar beni motive ediyor. Dışarıdan gelecek güzel tepkiler de insanı motive eder ancak, kendi kendini motive etmenin yollarını bulmak her zaman daha çok yol kat etmenizi sağlıyor.

devamı Martı Dergisi Nisan sayısında:) PDF olarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz.