Değişmek istiyorum…

Değiş/im/ebilmek için değişmeyi istemek gerekir,
Bazı kelimeler vardır, düşünürken ve kullanırken heyecanlanırız. Son zamanlarda beni en çok heycanlandıran kelime değişim oldu, çünkü içinde yenilenme, tutku ve fırsatı da buldum. Yaşamıma iş+özel baktığımda edindiğim bilgi+duygu birikimim+deneyimim, değişimim bana heyecan veriyor. Heyecan, içinde sevinç, korku, sevgi, tutku ve kızgınlık barındıran güçlü bir duygudur, coşkudur ve geçicidir.
Yeni, yenilik ve fırsat kelimeleri de bizlerde heyecan yaratır.
Yaşadığımız dönem içinde çok hızlı değişimler yaşıyoruz, bilgilerimiz eskiyor. Bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset, devlet ve şirket yönetimi, hak ve özgürlük anlayışımız, hatta değerlerimiz ve inançlarımız, yani herşey değişiyor. Yeni yükselen değerler, yeni ilkeler değişime zorluyor.
Değişim, yanında fırsatlar, çözümler, heyecan, yenilik, tutku ve hediyeleriyle gelir.
Biz değiş/emesek/mesek bile yaşadığımız dünya değişir.
Değişim yenilenmedir.
Değişim iyileştirme ve dönüşümdür.
Değişim için bilinçsiz sürüklenmek değil, bilgiden yararlanmak gerekir.
Değişim için hızlı koşmak değil, değişime hazırlanmak gerekir.
Değişim için beklentileri karşılamak yetmez, öncü olmak gerekir.
Değişim için beklememeli, değiştirmeliyiz.
Değişim bizi nereye götürecektir?
Değişim ile biz nereye ulaşmak istiyoruz?
Değişim ile gelişmek/yenilenmek için ne yapmalıyız?
Değişim için doğru soruyu sormak gerekir. Soruları yaşamımızın içinden, yüreğimizden, paylaştıklarımızdan çıkartmalıyız, doğru sorular bizi çözüme götürecektir.
Degişim gelişimdir ve gelişim için soru sormaya devam etmek gerekir.
Değiş/im/ebilmek – geliş/im/ebilmek için değişmeyi-gelişmeyi istemek gerekir,
İstediğiniz/seçtiğiniz hedefe kendi yüreğiniz ve kendi adımlarınız ile ilerleyen sizsiniz ve sizin yüreğiniz/adımlarınız. Güçlü, sağlam veya aksak ama hep sizin adımlarınız, doğal olan hep ileriye adım atmaktır…
Değişim her zaman gelişim midir? Geçen hafta ki yazım ile ilgili en çok sorulan soru bu oldu?
Soruyu soran arkadaşım insan kaynakları yöneticisi olarak çalıştığım şirkette bölüm yöneticisi idi.
“Bende insan kaynakları yöneticisi idim“. (bilgi+deneyim+vaka sandığımı açacağım sık sık)
1977 de başlayan çalışma yaşamım boyunca o göreve ulaşmak için tutku ve heyecan ile, geceli gündüzlü ne çok uğraşmıştım, bilgilenmiş, paylaşmış, gelişmiş ve değişmiştim… Sonra bir gün;
İnsan kaynakları nedir? Neden ve kimin için insan kaynakları?
Sorularını sordum kendime ve paylaştığım herkese.
Cevabını hala bulamadım! Bulduklarım beni mutlu etmedi, zaman zaman bulduğumu sandım bilimsel yazılarda, uluslararası konferanslarda, edebi kaynaklarda, gazetelerdeki şirket haberlerinde, ama uygulamada hayır, kocaman bir hayır.
İnsan kaynakları; “kaynak” tamam, anlaştık, hatta en değerli kaynak, ama neden “insan”? İnsan bunun neresinde?
İnsan. Modern dünyanın kralı, hem kaynak olarak, hem tüketici olarak.
Hızla değişen, büyüyen yeni ekonominin odak noktası insan.
Bilginin sahibi, üretimin vazgeçilmezi, pazarlamanın kralı, çözüm üreten ve yaratıcı.
İşte insan kaynaklarının “insan’ı” bu insan olmalı.
Değer yaratan, “tek” ve “özel”, tüketici olarak kral ilan edilen insan, çalışan olarak da odak noktasına konmalı.
Yönetim insan kaynaklarına sahip çıkmalı, projeler kağıt üstünde kalmamalı, iyileştirmeler belge almak için göstermelik önlem olmamalı, çalışan memnuniyeti kalite çalışmalarının bir maddesi olarak kalmamalı.
Müşteri odaklı şirketin yönetimi ile , kendi insan kaynaklarının yönetimi arasındaki bağlantı kurulmalı. Üretim ve verim konusundaki talepler ile çalışanların istekleri arasında denge kurulmalı.
Gelecek hem tüketici hem de çalışan olarak insanı gerçekten odak noktasına koyabilen şirketlerin.
Ben hala aynı soruyu aklı eren herkese soruyorum. Neden ve kimin için insan kaynakları?
Sonra neden insan kaynakları yöneticisi oldum? Sorusunu sordum kendime. Cevap beni bile şaşırttı, çünkü vazgeçtim, onca yıl, onca emek, 1997’de silbaştan, yenibir yol, her şeye yeniden başladım…
Ben “değişim gelişimdir” diyorum.
Geçen haftaki yazımdaki şu bölümü tekrar okuyalım.
“Yaşamımız süresince ne çok değişimler yaşıyoruz kendi içimizde, çevremizde ve dünyamızda.
Önce bir tespit yapalım; Değişim iki halde gerçekleşir ve bir grup değişim bizi mutlu ederken bir diğer grup bizi mutsuz eder. Değişimler kendi aralarında çatışıp dururlar. Bizde değişim ile…”
Yaşadığımız değişimler bizi bazen/çoğu zaman/ara sıra/sık sık ileriye götürür.
Doğal olan hep ileriye adım atmaktır. Gözümüzü doğadan ayırmayalım…

Küçük bir gezi
Ellerinizde kuru bir dal ya da bir yaprak, gözleriniz en yakınınızdaki saksıda, gözlerinizi ayırmadan bakın büyüyen yeşil yapraklara ve kapatın gözlerinizi, birlikte bir yolculuğa çıkalım.
Kocaman bir çınar ağacının gölgesindeyiz, açın kollarınızı, sarılın çınar ağacının gövdesine, elleriniz buluşsun birbiriyle, parmaklarınız kenetlensin sıkıca, hissedin ağacın dokusunu, kokusunu içinize çekin ve sadece bir dal ve bir kaç yaprak olduğu günlerine kadar gidin onunla…
Yaşam yüzde yüz doğadan alıyor tüm örneklerini…

Güzel bir söz
Yeteri kadar nedeniniz varsa, her şeyi yapabilirsiniz.
Jim Rohn, Amerikalı Filozof