Sizin hiç çantanız çalındı mı?
Bugün pazartesi, harika bir sabah, parlak gün ışığı odamı doldurmuş, keyifle kalktım, müthiş bir kahvaltı, üstelik kocam hazırladı, ailecek kahvaltımızı yaptık. Sabah yazışmalarımı yaptım, günlük iş planımı yaptım, ilk toplantı için hazırlanmaya başladım, bugün 3 toplantım var dışarıda, akşam da özel bir grup ile özel bir söyleşi, konu ilişki yönetimi.
Gardırobun önündeyim, genellikle önceden hazırlamam kıyafetlerimi, o anki duygularımla seçerim, en sevdiğim renk ilk gençlik yıllarımdan beri siyah-beyaz. Zamanla yanına renkler eklendi, kırmızı, turkuaz, mavi, kahverengi, yeşil, gri ve giderek artıyorlar. Siyah pantolon takım, siyak beyaz gömlek, siyah ayakkabılar. Taksiyi çağırdım, telefonum çaldı, yaşasın yeni bir iş. Konuşurken çantamı hazırlıyorum bir taraftan, simsiyah olmuşum dedim kendi kendime ve bir renk ekleyeyim diye düşündüm, kırmızı çantamı seçtim. Toplantı için hazırladığım dosyalar, güneş gözlüğü, makyaj çantası, elma, kraker, cüzdan, adını şımarık koyduğum saç tokası, yollarda okunacak kitap, renkli kalemler, akşam ki sohbet için notlar, vb. Taksi geldi, anahtarı arıyorum, buldum, koşarak taksiye bindim. Alışkınlar bu halime, güler yüzle başlayan sohbet ve köşeyi döndük, o da ne telefonum yok. Yan sokaktan eve dönüş, telefonu alıp aynı koşturmaca ile tekrar yola koyulduk.
5 dakika gecikerek toplantı odasına girdim, herkes güler yüzlü, sanırım dışarıdaki parlak güneşin de etkisi var, yaşasın her şey yolunda. İkinci toplantıya geçiş, tam istediğim gibi. Üçüncü toplantı hala Herşey yolunda, tanrım ne güzel bir gün.
Saat üç oldu, henüz öğle yemeği yemedim, akşam toplantısı için 3 saatim var. Notlarımı kontrol etmek, konuşmamın başlıklarını son kez kontrol ederken keyifli bir öğle yemeği için en uygun yeri seçmeli. Asmalı Mescit, Sofyalı sokağı pek güzel ve sakin. Eskiden pek sık gittiğim ev yemekleri yapan lokanta, zeytinyağlı otlar, dolma ve yoğurt. Daha ne isterim?
Sokakta duvar tarafında bir masa seçtim, çantamı sandalyenin yanına taktım. Yemeğimi yerken bir taraftan notlarımın altını çiziyor ve arada telefon ile konuşuyorum. Verdiğim bir teklif aynen kabul edilmiş. Hemen başlıyoruz. Çok mutluyum.
Şu İstanbul ne güzel bir şehir.
Herşey harika!
Hesabı istedim. Çantama uzandım. Yerinde yok. Az önce ordaydı, yere düşmüş olmalı.
Hayır, hayır kırmızı çantam yok!
Hırsız!
Nasıl olur. Mümkün değil, alabileceği bir yerde değil, çünkü duvar ile benim aramdaydı.
Çevrede benim çantama benzer hiçbir şey yok.
Polis!
Yan masada oturan iki hanım, az önce oradaydı dediler. Herkes ayaklandı. Çevreyi aradık. YOK!
30 dakika oldu polis gelmedi, 3.kez telefon ettik. Önce siviller geldi. Gencecik insanlar, senin, benim gibi, polis olduklarına inanamadım. Az sonra en yakın karakoldan resmi kıyafetli polisler. Herkes başka bir soru soruyor. Herkese tekrar, tekrar anlatıyorum.
İçinde ne var? Değerli bir şey var mı? Benim mi? Her şeyim değerli. Toplantılarda kullandığım ‘akıl defterim’, ‘fikirlerim fıkır, fıkır defterim’ özel notlarım.
Cüzdanım, kimliklerim, kartlarım, 2-3 gündür aldığım kartvizitler, fotoğraflar, oğlumun en sevdiğim fotoğrafı, az önce tamirciden aldığım çok sevdiğim yüzüğüm, ‘para’larım…
Nasıl olur, çantam yok, bir anda sokakta çıplak kaldım. Akşam toplantım var, şimdi n’olcak?
Telefonum mu? Şarjı bitiyordu, az önce kasaya verdim şarja takmışlardı. Kurtuldu.
Şikayetçi misiniz? Evet, çantamı bulun lütfen. Tamam, anladım değerli şeyleri alıp, çantayı ve içindeki ‘değersiz’ şeyleri çöpe ya da bir sokak köşesine atıverirlermiş.
Buyrun hanfendi, karakola kadar gidelim. Nerede? Beyoğlu Polis Merkezi, İstanbul’un en ünlü karakolu. Yan sokakta aracımız var, onunla sizi götürelim. Ben, iki polis arasında karakola gitmek için polis aracına doğru yürüyorum, herkes bakıyor. Suçlu olabilir miyim?
Son model, Amerikan filmlerdeki gibi bir araç. Ben arka tarafa oturuyorum, yanımda bir polis, önde sürücü ve yanında başka bir polis. İstiklal caddesinden yavaş, yavaş gidiyoruz, çok heyecanlıyım, yanımda gencecik polisler, çevredekiler bana bakıyor, dikkatle süzüyorlar, gülümsüyorum.
Bir hatıra fotoğrafı çektirsek diyorum, ‘bloguma koyarım’. Blog nedir? Anlatıyorum.
Geldik karakola, kapıda ki polise tekrar başıma gelenleri anlatıyorum, ne işin var Asmalı Mescitte? Üç saat boş vaktim kaldı iş arasında, keyif yapayım dedim. Yaptım…
1.kata çıktık, tekrar anlattım. Alt kata indik tekrar anlattım. Bekleme bölümüne aldılar, pek çok insan, hepsinin bir şeyleri çalınmış. Tüm dikkatsiz ve tedbirsizler birlikte bekliyoruz. Benim yüzümde ki ifade de bu hanımın, ya da bu genç kızın, ya da bu yaşlı amcanın ki gibi olabilir mi? Olmasın, topla kendini Yasemin.
Etrafta hiç hırsız adayı yok!
Yazılı ifade için bekliyorum. Elimde telefonum, kitabım, su şişesi ve bir kalem, ben okurken hep satırların altını çizerim de. İçeri çağırdılar, girdim, kalabalık, boş sandalye yok. Tekrar çıkmamı istediler, tam çıkarken tamam gel ifadeni alalım dediler, bir elim kapıda, şaşırdım, elimden su şişesi düştü, kapağı fırladı, yere su döküldü, tanrım ben ne yapıyorum, etrafı ıslattım. Hala kimse gülümsemiyor benden başka! ‘Özür dilerim suçluyum’ dedim. Genç polis ifadene bunu da ekleriz dedi ve bana gülümsedi…
Oh be!
Şikâyetçiyim, kendimi suçlu hissetmiyorum, hissetmeyeceğim.
Artık kırmızı çantam yok, defterlerim de.
Akşam ki toplantı hırsızlık deneyimlerinin paylaşım toplantısı oldu, yıllar sonra ilk kez puro içtim, iyi geldi!
Sizin hiç çantanız çalındı mı?
Evet Çalındı 🙂 Fakat Önemli Bir Dersimmiş Meğer. – ( Bilge Yurt )
Kaşla göz arasında çantamı çaldırdığımda, garip bir çaresizlik hissiyle karakola koşmuştum ben de. Tutanak tutulduktan sonra sakinleşmiş ve çantamın en azından kimlik ve ruhsat gibi evraklarımla bulunmasını ümidetmiştim.
Yaşadığım herşeyde dönüp içime bakmak ve yaşadığım olayın bana ne öğretmeye çalıştığına dair bir farkındalık kazanmaya çalışmak epeydir edindiğim bir alışkanlık.
çntamı kaybetmek bana derinlerde bir yerlerde kaybetme korkumu gösterdi. Ne çok korkuyormuşum meğer kaybetmekten. Şimdiyse yaşadığım bu olaya teşekkür ediyorum. 🙂
Farkediyor, kabul ediyor ve sevgiye dönüştürmeye niyet ediyorum tüm kaybetme korkularımı…
Sevgiler
BilgeGecmis olsun – ( Zeynep Scouflaire )
Cok gecmis olsun Yasemin’cigim. Calan kisi belki de sadece icindeki parayi alip, cantayi herhangi bir yere firlatir. Vicdan sahibi bir kisi de bulur ve sana ulastirir. En azindan senin icin manevi deger tasiyan seylere kavusmus olursun. Tekrar tekrar gecmis olsun.
Sevgiyle kal.Evet çalındı! – ( Ufuk Tarhan )
Aynen hissettiklerini hissetiim Sevgili Yasemin. Olay kötü, anlatım şahane! Çok çok geçmiş olsun…
geçmiş olsun – ( banu onuk )
seni yalnız bırakmaya gelmiyor 🙂