Richard Bach
Martı Jonathan Livingston, Richard Bach’ın en çok satan kitabı. Richard Bach’ın hayallerini yaşamasını sağlayan kitap. Diğer bütün kitaplarının üzerine Martı’nın yazarı yazdıran kitap.
Richard Bach’ın Martı’yı yazma hikayesi de Martı kitabının öyküsü kadar ilgi çekici.
Lisedeyken İngiliz edebiyatı dersini almamak için yaratıcı yazı dersini almış. Öğretmenleri öğrencilerine A almalarının tek yolunun yazdıkları makaleyi satmak ve kanıt olarak da aldıkları çeki getirmek olduğunu söylüyor. Bach, yerel astronomi kulübü hakkında bir yazı yazıp onu Long Beach Press Telegram’a satıyor, 25 dolarlık bir çek alıyor ve onu öğretmeninin masasının üstüne koyuyor. Böylece A’yı hak ediyor.
Bach, bu deneyim ile yazı yazarak para kazanabileceğini öğreniyor. Uçakları da çok seviyor, bu yüzden uçak dergileri için yazmaya başlıyor. Editörlerden biri ona havacılık yazarlığı ile geçinemeyeceğini söylüyor ve bir akşam kirayı nasıl ödeyeceğini düşünürken editörünün ne kadar haklı olduğunu anlıyor.
Bach o günleri şöyle anlatıyor. “Ama sonra çok garip bir deneyim yaşadım. Karanlıkta arkamda birinin konuştuğunu duydum ve bu Jonathan Livingston Seagull’dı.” diye anlatıyor. “O, benim başka bir seviyemdi. Çok garip psişik bir deneyimdi –hikayenin tam renkli halinin gözlerimin önünde gerçekleştiğini gördüm ve yazabildiğim kadar hızlı yazmaya başladım. Bu küçük karakteri ve macerasını çok sevmiştim. Hikayenin üçte ikisi bittiğinde birisi fişi çekti.”
Bach, hikayenin üzerinde çalışmayı bırakıp uçmak üstüne üç ayrı kitap yazıyor. (Stranger to the Ground, Pırpır ve Hiç Bir Şey Rastlantı Değil). Daha sonra 1968’de, martının hikâyesini yeniden görmeye başlıyor ve hikayeyi bitiriyor.
Bach, onu New York’taki bir ajansa gönderiyor. Ajans hikayeyi Manhattan’daki 18 ayrı yayımcıya götürüyor, ancak kimse konuşan bir martının hikayesini istemiyor. Sonrasında temsilci, hikayeyi Bach’ın Ohio’daki evine geri yollar. Paket geldiğinde Bach posta kutusundan iki mektup alır. Birisi temsilcisinden gelen olumsuz yazının olduğu mektup, diğeri Bach’ın tüm uçuş yazılarını okuduğunu söyleyen başka bir editörden gelen mektup. Editör, Bach’a elinde hiç yayımlanmamış yazısının olup olmadığını soruyor. Bach, ona martı kitabını yolluyor ve Macmillan çekinerek de olsa 1970’te Martı’yı yayınlıyor.
Başlarda satışlar yavaş ve Bach’ın kendi kitabından birkaç yüz adet satın alıp Trade-A-Plane dergisindeki bir reklam aracılığıyla onları satıyor. Kitabın satışları yavaş ama istikrarlı bir şekilde artıyor. Martı, 1971 ve 1972 yıllarının en çok satan kitabı oluyor. Günümüzde, Trade-A-Plane dergisi ile satılan kitapların tanesi eBay’de yaklaşık 300 dolara alıcı buluyor.
Baskısı için çok zorlandığı, 10 bin kelimeden daha az olan martı en çok satanlar arasına giriyor ve Bach’ı milyoner yapıyor.
Martı 1972 yılında 1 milyon adet satıyor ve 13 kasım 1972 tarihli time dergisine kitabıyla birlikte kapak oluyor.
“Bir geleceği seçmenin bir yolu da, onun kaçınılmaz olduğuna inanmaktır.”
Richard Bach 1936 doğumlu. 74 yaşında ve yazmaya devam ediyor, geçen yıl yeni kitabı Hipnozcu yayınlanıp, Türkçeye çevriliyor.
ABD’li yazar 1955’te Long Beach State College’e başlıyor. Amerikan Hava Kuvvetlerine katılmak için üniversiteden ayrılıyor; Hava Kuvvetleri’nde pilot olarak çalışıyor. F-86 ve F-84’leri uçurmayı öğreniyor. Hatta F-100’lerle birkaç saatlik uçuşlar bile yapıyor. Kore Savaşı sonrası Bach, ikmal subaylığına atanıyor. Bu görevinden memnun kalmayıp hava kuvvetlerinden ayrılıyor.
Ardında birçok işe giriyor. “Çok agresiftim” diye anlatıyor. “paspas sapları dağıtmak kendime uygun görebildiğim bir şey değildi, o yüzden 1958’de bir mektup yazdım ve gitmeme izin verdiler.”
Kısa süre sonra hiç bir işte tutunamadığını fark ediyor, en çok çalıştığı süre 1 yıl. “Sonra sıkıntıdan deliye dönüp işi bırakıyordum” diyor.
Devamını Martı Dergisinde okuyun lütfen…